Bir Başkaldırı Olarak: Saçmalamak

Kendine Ait Bir Kafa
3 min readJan 11, 2021

Çocukken evde, okulda en sık duyulan ikazlardan biri “saçmalama”dır. Koltuklarda zıplayıp yere dizilmiş minderlere atlamak, duvarları boyamak, ateş acaba ne kadar el yakar merak etmek, tehlikeli şeylerin ne kadar tehlikeli olabileceğini keşfetmeye çalışmak… Her yetişkin için çocukluktan başlayarak duymaya başlanan bir sürü kurallar silsilesi ile “büyüyünce” nelere saçma deneceğinin listesi çıkmaya başlar. Bu liste elden ele, boydan boya yetişkinden çocuğa miras kalarak uzar gider. Tüm bunlar günlük yaşamın içinde olup biterken, aynı anda dünyanın herhangi bir yerinde saçmalayan birileri hayatımızı değiştirmek için bir takım enteresan fikirlerin peşinde düşünüp duruyordur. Her şeyin başlangıcı olacak o ilk adımı atabilmek için kurallar listesinin dışına çıkabilecek cesareti arıyordur.

Bazıları düşünürken bazıları da “hayır” anlamına gelen “saçmalama” uyarılarını kabul etmez ve adım atmaya başlar. Örneğin, Leonardo da Vinci yaşadığı dönemde insanlara delilikmiş gibi gelen pek çok icadın çizimini gerçekleştirmişti. Hatta 1506 yılında Floransa’nın en eski hastanesinin mahzeninde kadavraları inceleyerek büyük bir anatomi kitabı yazdı. Damarları ve organları inceleyerek yaptığı bu çalışmayı gizli yapmak zorundaydı; çünkü Vatikan’a göre ölüleri parçalaması dini açıdan doğru değil, saçmaydı. Leonardo da Vinci, ardında hayatı boyunca düşündüğü tüm saçmalıklarla dolu 7 bine yakın eskiz ve taslak bıraktı. Yıllar sonra bu saçmalıklardan ilham alan, Hezârfen Ahmed Çelebi, Evliya Çelebi’ye göre 1632 yılında lodoslu bir havada Galata Kulesi’nden kuş kanatlarına benzer bir araç takıp kendini boşluğa bıraktı ve uçarak İstanbul Boğazı’nı geçip 3558 m ötede Üsküdar’da Doğancılar’a indi!

Prof. Dr. Türkan Saylan, genç bir doktorken cüzzamlılara yapılan insanlık dışı muameleye karşı çıktı. Dokunmak bile insanlara korkutucu gelirken, kimseye aldırış etmeden onları kucakladı, iyileştirdi.

Marie Curie, 15 yaşında liseden sınıf birincisi olarak mezun oldu. Ancak 1880’lerde Polonya’da kadınların üniversite okuması yasak olduğu için, mezun olduktan sonra her gece farklı yerde toplanan bir grup insanla yer altında gece okuluna katıldı. Para biriktirir biriktirmez Sorbonne’da okumak için Fransa’ya gitti. Nobel Ödülü alan ilk kadın olarak da bildiğimiz Marie Curie, günümüzde evrensel iyiliği gözeterek hayata kattığı birçok buluşla en önemli bilim insanlarımızın arasında yerini aldı.

Afife Jale, İstanbul’un işgal döneminde, yaşadığı tüm baskılara ve baskınlara rağmen sahneye çıkan ilk Türk kadını olarak tarihe geçti.

Türkan Saylan — Marie Curie — Afife Jale

Mustafa Kemal Atatürk, 28 Temmuz 1919’da henüz Kurtuluş Savaşı kazanılmamışken, yaverine zaferden sonra yapılacakları madde madde yazdırdı. O günün şartlarında düşündükleri saçma, hayal bile edilmesi güçtü. “Cumhuriyet ilan edilecek. Fes kaldırılacak. Latin harflerine geçilecek…” Hatta henüz ortada Türkiye Cumhuriyeti bile yokken Ankara’da Etnoğrafya Müzesi açılacak emri vermesi de saçma sanılmıştı.

Türk Dil Kurumu, saçma kelimesini akla uygun olmayan, pestenkerani, absürt olarak tanımlıyor. Bu insanlar asi, deli veya hayalperest değildi. İdealleri, hayalleri veya ilhamlarının peşinden ısrarla ilerlerken herkese uğraşları uygunsuz, saçma gelmişti. Toplumlar çocukluktan ezberletilen saçmalıklar listesinin dışına çıkmaya cesaret edemeyen insanlarla dolu. Bu nedenle listenin dışına çıkan birileri gördüklerinde olumsuz etiketlerle aykırı olarak adlandırıyorlar: akla uygun olmayan, pestenkari, absürt…. Sizce bu ismini saydığım insanlar saçmalamaktan korksalardı, saçma olmaz mıydı?

İlle de saçmalayıp, kendimizi ve hayallerimizi özgür bırakmak için bir ilke öncülük edecek bir çabamız olması da gerekmiyor. Erdil Yaşaroğlu bir röportajında, “Özgür ol ve istediğin kadar saçmala. Yeni bir fikir, düşünce anca böyle çıkar. Biz, mesela, dergiye kapak arayışındayken saçmalamak için toplanırız. Araba karbüratörüyle alakalı bir espri, 15 dakika sonra meclisteki acayip bir duruma bağlanabilir. “Saçma şeylerle dağıtma konuyu” diye durdurmaya çalışırlar. Biz onu yapmıyoruz. Saçmalamak çok güzel bir süreç çünkü.” demişti.

Bize dayatılan kuralları hayatımızın merkezine alıp, kendi inandıklarımızı geri planda tutarak toplumsal veya çevresel kalıpların içine sıkışıp kaldığımızda, yüzyıllardır süren bir hatanın sürekliliğini sağlamış oluyoruz. Bunun yerine bize ilham veren bu isimlerin tarafında olmak için hiçbir zaman geç değil.

Yapamazsın diyenlere, o iş öyle olmaz sananlara inat. Saçmalamaktan korkma.

Instagram: kendineaitbirkafa

Sign up to discover human stories that deepen your understanding of the world.

Free

Distraction-free reading. No ads.

Organize your knowledge with lists and highlights.

Tell your story. Find your audience.

Membership

Read member-only stories

Support writers you read most

Earn money for your writing

Listen to audio narrations

Read offline with the Medium app

Kendine Ait Bir Kafa
Kendine Ait Bir Kafa

Written by Kendine Ait Bir Kafa

basakbinguler.com • bağımsız editör 👩🏻‍💻• Bookinton içerik editörü 🙋🏻‍♀️• okur 📚 • yazar📝 • gezer 🚲 • hayvan sever 😻 • doğa sever 🌿

No responses yet

Write a response